HİKAYECİK - SOHBET ARKADAŞIM
"Greta Thunberg'in konuşmasını beğenmedim. Biraz küstahça buldum" dedim.
Ahmet beni uyarma ihtiyacı hissetmiş olacak ki; "O çocukta Asperger Sendromu varmış" dedi.
"Evet, biliyorum" dedim gayet müstehzi. "Gazetede okumuştum" diye ekledim. Ahmet'in üç aşağı beş yukarı neler söyleyeceğini tahmin edebiliyordum. Tartışmaya hazırdım. Aslında zihnimdeki hayali sohbet ile hazırlanmıştım bu konuşmaya.
"Yani kız hasta. Dediklerine göre böyle agresif olması normalmiş" hatalı sollama yaptığımı fark etmemi istiyordu Ahmet.
Beklediğim cümle gelmişti. "Asperger sendromu bir hastalık değildir" diyerek başladım noksan tıp bilgimle. Ahmet'in bozulduğu anlaşılıyordu bu giriş cümlemden. Onu karşıma almıştım. Bir savaşın içindeydik artık. "Agresif tavırlar sergileyebilir, fakat bu, mantıklı kararlar almasına engel değil. Mantıksız davranışlarını bir sendroma bağlayamayız"
Ahmet meydan okumayı kabul etmiş, elindeki kitabı kucağına indirip büyük bir ciddiyetle beni dinlemeye başlamıştı. Açığımı yakalayıp karşı hamle yapmak için tetikte bekliyordu. Gururu incinmişti, o da benimkini incitince ödeşmiş olacaktık.
"Mantıksız olduğunu nereden çıkardın. Sen sadece beğenmediğini söyledin"
Allah kahretsin! Mantıksız mı!? Neden bu kelimeyi kullandım ki. Onun yerine 'küstahça' kelimesinde ısrarcı olmalıydım. Kazdığım kuyuya kendimi arkamdan itekledim. Ama olsun, böylesi daha heyecanlı.
"Göreceli bir kavramı salt doğru ya da yanlış olarak kabul edemezsin" diye ekledi Ahmet. Yüzünde gururlu bir tebessüm, yok yok, gizli bir sırıtış belirdi aniden. "Sana göre mantıksız olan bir başkasına göre akla uygun olabilir" klişesiyle taşı gediğine yerleştirdi.
Muhabbet istemediğim bir yöne doğru gidiyordu. İpleri tekrar elime almalıydım. Ne demişler, 'sohbet gayri ihtiyari gelişir, fakat yönü çevrilebilir'
"Söylemek istediğim, ölçüsüz hareketler sergilemesi doğru değil. Tavırları, asıl anlatmak istediği konunun önüne geçiyor. Şu an iklim değişikliği yerine Greta'nın takındığı tavırlar konuşuluyor sadece. Yani amacına hizmet etmemiş oluyor. Bunu da küstahlığına borçlu" çektiğim şut, kalecinin uzanamayacağı köşeye doğru süzülüyordu. Fileleri havalandırması için korkak bir eminlikle bekliyordum artık.
Ahmet'in yüzündeki o pis sırıtışın kaybolmasını beklerken daha da belirginleştiğini fark ettim. İyiye işaret değil!
"Böyle olması, onun daha çok tanınmasına, bir çok destekçi bulmasına neden oldu. Trump'ı kızdırdı ama sözünü de dinlenebilir kıldı. Eğer sıradan bir konuşma yapsaydı muhtemelen destekçisi de azalacaktı, kısa sürede unutulup gidecekti. Şimdi ise dünya çapında tanınıyor. İklim değişikliği için hükümetleri harekete geçmeye zorlayacak protestolar düzenleyebilir. Aslında amacını daha etkin bir şekilde gerçekleştirebilir. Bence gayet mantıklı!" kaşlarını kaldırıp başını hafifçe yana eğdi, bu da sana kapak olsun der gibi.
Of Ahmet! İşleri neden yokuşa sürersin ki! Bilemiyorum, belki de haklısın. Ama savaş daha bitmedi. Yenilgiyi kabul edemem.
"Katılmıyorum" demim katılırken. "Güzel şeyler yapmak isterken çirkin şeylerden faydalanmak dolandırıcıların yöntemidir, tıpkı çirkin işlerini güzel ambalajlarla gizleyen sahtekarlar gibi" derken sahtekarlık yapıyormuşum gibi hissettim. "Örneğin bir ülkenin lideri dolandırıcı, hırsız, sahtekar, diktatör olsun. Köprü, okul, yol, hastane yapıyorum diyerek devletin parasını yandaş şirketlere aktarsın. Onlardan da kendi payını alıp ceplerini doldursun. Şimdi bu kişiye niyeti iyiydi, hastane, yol yapıyordu, işinin ehli birisiydi diyebilir miyiz?"
Kapı birden açıldı. "Kiminle konuşuyorsun sen deminden beri" diye sordu Dilek. Hazırlıksız yakalanmıştım. Ahmet'e baktım, kucağındaki kitabı almış okumaya devam ediyordu. "Ahmet'le!" dedim.
Dilek şöyle bir odaya baktı. Komidinin üzerindeki telefonu görünce anladığını sandı. "Konuşman bittiyse yemek hazır, haydi gel artık" kapıyı aralık bırakarak geri gitti. "Geliyorum!" diye seslendim ardından.
Ahmet kıkırdıyordu. Ben de gayri ihtiyari güldüm.
Yorumlar
Yorum Gönder